Psikanaliz ve Yorum

Psikanaliz ve Yorum

Yorum teknik bir konudur. Bir diğer teknik konu olan çerçeve gibi o da psikanalitik sürecin bir parçasıdır. Ancak iki teknik konu arasında bir takım farklar vardır. Çerçeve, kuralları ve değişmezleriyle üzerine konuşma, yazma ve tartışmanın nispeten kolay olduğu daha somut veriler sunarken, yorum oldukça karışık ve belirgin olmayan imalarıyla tartışılması zor bir alan yaratır. Teknik bir konuda yazmak zorken, yorum gibi her psikanalitik süreçte farklı işleyen bir görüngü hakkında yazmak daha da zordur. Çünkü az önce de belirttiğim gibi her psikanalitik süreç bir diğer sürece benzemeyen kendine özgü bir işleyişe sahiptir. Her analist-analizan ikilisi biriciktir ve diğer analist-analizan ikilisinden farklı bir süreç içinde birbirleriyle etkileşimde bulunurlar. Hatta analist-analizan ikilisinin sadece bir değişkeni (yani sadece analist ya da sadece analizan) değiştiğinde bile süreç tamamen farklı bir özgüllük içinde akacaktır. Analist analizan ilişkisi oldukça özel bir ilişkidir ve bu, ikilinin arasında diğerlerinin anlaması zor olan ortak bir dil oluşturur. Süreç, zaman içerisinde bu ortak dil etrafında şekillenir ve kendine has anlamları olan ortak sözcükler dolanıma girerler. Yorum diye adlandırdığımız, psikanalitik sürecin analiste düşen teknik tarafı; ortak dilin ve analiz odasında biçimlenen duygulanımların bir takım ortak sözcükler ya da seslerle ifadesini içerdiğinden bazen üçüncünün anlamı keşfetmesi oldukça zordur. Hem analist hem analizan için bu denli öznel bir alanda dolanan ve o alana özgü sözcüklerden türetilen yorum hakkında nesnel verilere dayanan genel teknik kurallar ve bir paradigm oluşturmak neredeyse imkânsızdır. Psikanalizin ilk yıllarında yorum, bilinçdışını bilince taşımanın ya da bilinçdışının dilini bilincin diline çevirmenin bir aracı olarak tanımlanmıştır. Geçen yıllar içerisinde farklı tanımlar ve farklı yorum türleri bu tanıma eklenmiştir. Tarihsel yorum, güncel yorum, aktarım yorumu, genetik yorum vb. türlerin yanı sıra, yorumun amacına yönelik alt kategoriler de tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu sayıda bu teknik ve zor konuyla ilgili elimizden geldiğince genel ve yorumun ne olup olmadığıyla ilgili yazılar derlemeye çalıştık. Psikanalitik sürecin içinde yer alan teknik bir konu olarak yorum konusunu ele almaya çalıştığımız gibi sürecin dışında olabilecek psikanalitik yorumlara ilişkin metinler de sayfalarımızda yer buldu. Tüm tanımlamalara ve yazılanlara rağmen okur, psikanalizde yorumun ne olduğu ve nasıl yapıldığı konusunda yine de kendini doyurulmuş hissetmeyecektir. Çünkü psikanalize ilişkin hiçbir yazı -hele de tekniğe ilişkin bir yazı- asla deneyimin yerini tutamaz.

  

Vehbi Keser

 

İçindekiler 

  • sunuş - Talat Parman
  • önsöz - Vehbi Keser
  • psikanalizde yorum kavramı üzerine - Vehbi Keser
  • akla takılan melodileri yorumlamak:kuramsal ve klinik nirengi noktaları - Jean-Michel Vives / Çeviren: Özen Alemdar  
  • yorum derken - Gökçen Yıldız 
  • ogden’in yorumu: divan, analitik üçüncü, düşleme ve yorum - Nesrin Koçal 
  • winnicott, kucaklama ve yorum - Z. Özlem Tuncay
  • “toplamda ben olmak”: matematiğin psikanalitik yorumu- Ali Algın Köşkdere 
  • dövmeyi yorumlamak - Hatice Akova

dosya ötesi 

  • wolfgang amadeus mozart ve oyun- Hande Kılınç Kunt
  • juliet mitchell’in kardeşler işareti ve yasa anlayışı üzerine freud metni bağlamında bazı notlar - İlker Özyıldırım
  • psikanaliz derneğinde otorite sorunsalı - Talat Parman 
  • formasyon modelleri: fransız modeli ve zorlukları - Alain Gibeault / Çeviren: Evrem Tilki 

 * * * 

Jean-Michel VivesAkla Takılan Melodileri Yorumlamak: Kuramsal ve Klinik Nirengi Noktaları başlıklı metnini Theodor Reik’in 1953’de New York’da The Haunting Melody, psychoanalytical experiences in life and music (Akla dadanan melodi, yaşamda ve müzikte psikanalitik deneyimler) adıyla yayımlanan eserine dayandırıyor. Akla takılan melodinin, benliğin tümgüçlülüğünün ifade bulduğu aşırı bir sevinç ile bizi bırakmayan ve korkunç talimatlarıyla takip eden üstbenliksel sesin zulmünün okunabildiği bir bıkkınlık (abattement) arasındaki uzlaşı oluşumu olarak anlaşılabileceğine değiniyor. 

 

Gökçen YıldızYorum Derken yazısında; yorum hakkında her biri aydınlatıcı farklı tanımları getirerek; ortaklaşılan nokta olarak yorumun analizdeki önemine vurgu yapıyor. Yorumun, sayısız kaynaktan beslenmesi, her psikanaliz okulunun hastayla nasıl ilişki kurulacağının yanında neyin yorumlanacağı konusundaki ayrı düşmelerine değiniyor. Yorumun amacını, kabul edilebilmesi için gerekli alan oluşturmayı, hastanın güdüsel sistemleri ve bunların etkileşiminden haberdar olması gerekliliğinin altını çiziyor.

 

Nesrin KoçalOgden’in Yorumu: Divan, Analitik Üçüncü, Düşleme ve Yorum, yazısında; yazmak üzerine düşünen, yazan ve aynı zamanda bir edebiyat tutkunu olan Thomas Ogden’in; “Düşleme ve Yorum” makalesinde analitik ortamda düşleme ile neyi kastettiğini ve analist ile analizanın örtüşen düşlemelerinden nasıl yararlandığını, makaleyi temel alarak aktarıyor. 

 

Z. Özlem TuncayWinnicott, Kucaklama ve Yorum başlıklı metninde, Winnicott’un, nesne ilişkileri kuramı içinde önemli keşifleriyle psikanalize farklı bakan bir kuram oluşturması, psikanalitik tekniğe yenilikler ve değişiklikler getirmesi bağlamında ilerliyor. Winnicott’ın hastalarını dinleme, kucaklama, analiz sürecini yürütürken onlarla birlikte yaşayarak  yorumlama ve onların gerçek kendiliklerine kavuşarak  yaratıcılıkları ile buluşmalarına,  canlı ve gerçekten yaşayan bireyler olmalarına yol açışının izini sürüyor.

 

Ali Algın Köşkdere“Toplamda Ben Olmak”: Matematiğin Psikanalitik Yorumu yazısında, Winnicott’ın 1968 Nisanında Londra’daki Matematik Öğretmenleri Birliği’nde yaptığı konuşmada “Ben Olma” halini anlattığı konuşması üzerinden, matematik ile çocuğun ruhsal gelişimi arasında bağlar kurarak, kendilik ve benlik gelişimini anlatıyor. Krizleri aşmada annenin benlik işlevlerinden yararlanan çocuğun bunu okulda ise öğretmeni üzerinden yapabileceğini ifade ediyor. 

 

Hatice AkovaDövmeyi Yorumlamak yazısında, dövmeyi psikanaliz çalışması içinde bir simge olarak nasıl okumak ve yorumlamak gerektiğini Hanna Segal’in “Sadece simgenin gerçek içeriği değil aynı zamanda simgelerin nasıl oluştuğu ve kullanıldığı da benliğin gelişim durumunu ve nesnelerle uğraşma biçimini net olarak yansıtır.” sözünü de anımsatarak dövmeyi irdeliyor.  

 

36. sayının Dosya Ötesinde ise,

 

Hande Kılınç KuntWolfgang Amadeus Mozart ve Oyun metninde, Müzikolog Peter Pesic’in 2001’de Mozart’ın hem erken dönem, hem olgun dönem yapıtlarında “oyunu” merkeze koyarak besteler yaptığını vurgulayışından hareketle, öncelikle kahkaha, mizah ve oyunu psikanalitik ilkelerle ele alıyor. Daha sonra, müzik ve müzikte güldüren öğeleri tartışmak amacıyla, klasiğin ustasının bazı yapıtlarına ve yaşamına yer veriyor. Mozart’ın müziğinde neşelendiren, güldüren öğelerin izini dinleyici ile birlikte sürüyor ve deneyimleyecekleri hazza bir katkıda bulunuyor. 

 

İlker ÖzyıldırımJuliet Mitchel’in Kardeşler İşareti ve Yasa Anlayışı Üzerine Freud Metni Bağlamında Bazı Notlar yazısında, Juliet Mitchell’in, Psikanaliz Yazıları'nda yayımlanan "Savaş: Kardeşler ve Toplumsal Cinsiyet" isimli makalesinden hareketle, temelde, Mitchell'in tartıştığı bağlamlarda (kardeşler ve kardeşlik, yasak ve Yasa anlayışı, Annenin ve Babanın Yasası, savaş ve savaşın erkek kardeşliği) en azından eksik kaldığını düşündüğü noktaları Freud metninin sesini ve olası potansiyellerini okuyucuya sunmaya çalışıyor. Bunu yaparken, Mitchell'e, örneğin Annenin Yasasının Freud'un ortaya koyduğu Yasa anlayışının diyalektik niteliğine göre bir gerileme içerdiği gibi bazı eleştiriler de yöneltiyor.

 

Talat Parman, Psikanaliz Derneğinde Otorite Sorunsalı yazısında psikanaliz derneğinde otorite sorunsalının diğer çoğu derneğe göre farklılıklar gösterdiğini, çünkü öncelikle psikanalistleri bir araya getiren psikanaliz derneğinin diğer mesleki derneklerden farklılaştırdığını belirtiyor. Bu farkın psikanaliz derneğinin aynı zamanda psikanalistleri yetiştiren, forme eden kurum da olmasından kaynaklandığının altını çiziyor. Yazar otoriteyi Kristeva ve Kojève’in yorumlarından yola çıkarak tanımlıyor. Analistin otoritesini bir analitik dernekte olması gereken tek otorite olarak görüyor. Ancak analistin otoritesini koruyabilmesi için vazgeçebilen, yoksun kalabilen, yansız olabilen ve şüphesiz telkinden de olabildiğince uzak duran olması gerektiğine vurgu yapıyor. 

 

Alain GibeaultFormasyon Modelleri: Fransız Modeli ve Zorlukları metninde, Avrupa Psikanaliz Federasyonu (EPF) Eğitim Üzerine Çalışma Grubu (EPF Working Party on Education)’nun yaptığı araştırmanın sonuçlarını değerlendirerek, formasyon sürecinin hedefleri üzerinde odaklanıyor. Formasyon yöntemlerinin “öğrenmenin hem entelektüel hem de duygusal yönlerini” değerli bulunduğu sonucu üzerine duruyor. Üç modelin, özellikle de Fransız modeli üzerine yaptıkları tartışmaların aksine, adayların yaratıcılıklarını nasıl artırabilecekleri yolları araştırmanın gerekliliğini vurguluyor. 

 

Keyifli okumalar dileriz.

Psikanaliz Yazıları’nın 37. sayısının dosyası Kaygı başlığı ile sonbaharda sizlerle buluşacak.

Dergiyi edinmek için iletişim adresi: [email protected]