Psikanaliz ve Düşüncenin Gelişimi
Önsöz
Freud ve yarattığı kuram, bir asırdır şiddeti zaman zaman artan, zaman zaman azalan değişik eleştirilere hedef olmaktadır. Başlangıçta, ahlaki kaygılardan güç alır görünen yaklaşımlar psikanalitik kuramın cinsellik boyutunu bir skandal olarak ön plana çıkarmış ve “panseksüalizm” yakıştırmasını kendilerine bayrak edinmişlerdir. Bu ahlakçı yaklaşım daha sonra yerini, psikanalitik kuramı bilimsel bulmayan “bilimci” akımlara bırakmıştır. Gerekçeleri farklı da olsa, tüm bu eleştirel yaklaşımların altında, bilinçdışının varlığının ortaya konmasının yarattığı “benliğin kendi evinin efendisi olmaması” duygusuna bağlı narsisistik yaralanmanın yatıyor olması kuvvetle muhtemeldir.
Geçirdiğimiz son yirmi yıl içinde bilimsel ve teknolojik alanda kaydedilen ilerlemeler, insanın doğa üzerindeki hâkimiyetini (doğayı ve kendi geleceğini yok etmek pahasına) pekiştirirken, kendi doğası üzerinde hâkimiyet kurabileceği yanılsamasını da alabildiğine beslemiştir. Eşcinselliğin genetik olduğu, aşktan oksitosin ve endorfinlerin sorumlu olduğu türünden basitleştirilmiş ve o ölçüde yassılaştırılmış iddialarin medya tarafından iştahla tüketilmesi insanoğlunun bu yanılsamaya duyduğu ihtiyacın boyutları hakkında bir bilgi vermektedir. Bu tür iddialar kaynaklık eden sinirbilim akımının savunucularının kimilerine göre insan beyninin etkinliğinden ibarettir; zihin başlığı altında toplanan tüm etkinlikler (şimdi değilse de ileriki bir tarihte) beynin nörokimyasal çalışmasıyla açıklanabilir. Bu model geçen yüzyıldan devraldığımız sitoarşitektonik beyin modelinden yalnızca niceliksel olarak farklıdır.
Freud’un ortaya koyduğu ruhsal yapı modeli de sinirbilim modeline benzer şekilde bir yerleştirmeye başvurur ancak bu sinirbilimde olduğu gibi somut ve durağan bir yerleştirme değildir. Zaten insan zihinselliği gibi akılda canlandırılması son derece güç bir kategorinin somut ve maddi unsurlarla açıklanması indirgemecilikle sonuçlanacağından kurgusal bir model kaçınılmaz görünmektedir. Öte yandan, insanı filogenetik olarak kendisine en yakın canlılardan kesin bir şekilde ayıran simgesel dil unsuru ve onun vazgeçilmez koşulu olan ötekinin varlığı ancak kurgusal bir yapı içinde ele alınabilir. Freud’un metapsikoloji ile ortaya koyduğu ve kendisinden sonra gelenler tarafından zenginleştirilen model hâlihazırda zihinsel süreçlerin işleyişini, insana özgü özellikleri göz ardı etmeden ve indirgemeciliğe düşmeden anlama girişimde bulunan yegâne modeldir.
Psikanaliz Yazıları’nın bu sayısı, Freud’un modelini esas alarak düşüncenin gelişimi ve düşünce ruhsal yapı ilişkilerini irdeleyen yazılara ayrıldı.
M. Levent Kayaalp
içindekiler
sunuş - Talat Parman
önsöz - M. Levent Kayaalp
ruhsal yapı ve düşüncenin doğuşu - M. Levent Kayaalp
psikanaliz ve düşüncenin gelişimi - Talat Parman
seansta düşünce süreçleri - Elda Abrevaya
düşüncenin gelişimi ve stabilizasyon - Didier Houzel / Çeviren: M. Levent Kayaalp
bion’un düşüncesinin klinik sonuçları - Antonino Ferro / Çeviren: Elda Abrevaya
dosya ötesi
baba beni duyuyor musun? - Yolanda Gampel / Çeviren: Fiona Faracı
winnicott’da oyun - Jean-François Rabain / Çeviren: M. Levent Kayaalp
ergenlik ve kuşaklar ötesilik - Talat Parman
bir psikanalist: pierre marty - Talat Parman
ingilizce özetler
haberler ve duyurular